Türkiye’nin tanıtım filmlerinde bile ilk gösterilen yerlerden biri olan Nemrut Dağı’ndaki heykellerin tarihi geçmişi iki bin yıldan bile fazla. Burası UNESCO Dünya Mirası Listesine 1987 yılında girmeyi başarmış bir ören yeri. Gün batımı ve gündoğumu esnasında burada olmak, tarihi kalıntıların üzerinden bu görsel şöleni izlemek tarifi imkansız deneyimlerden biridir.
Birçok devasa insan heykelinin yanında birçok hayvan başı heykelini de burada görebilirsiniz. Bu heykeller birbirine yakın iki mekanda bulunmakta olup bir tarafta gün doğumunu diğer tarafta da gün batımını izlemenizi tavsiye ederim. Yani kabaca buraya tam bir gününüzü ayırmanızda fayda vardır.
Tarihsel olarak bu bölgeye çeşitli dönemlerde farklı medeniyetler ev sahipliği yapmıştır. Persler, Yunanlılar ve Kommagene Krallığı gibi önemli medeniyetler buraya sahip olup eserlerini bırakmışlardır. Yaklaşık 140 yıl boyunca buraya Kommagene Krallığı hükmettikten sonra Roma, bu toprakları ele geçirmiştir. Buranın en önemli özelliklerinden biri de o dönemlerden bu zamana kadar çok fazla zarar görmeden eserlerin gelebilmesidir. Günümüzde ise buranın korunabilmesi için çok ciddi çalışma yapılmaktadır. Her noktası dijital olarak kontrol edilip neredeyse her adım başı güvenlik görevlilerine rastlayabiliyorsunuz.
Burası büyük bir Tümülüs ve bu tümülüsün her iki yanında da heykeller ve anıt mezarlardan oluşmaktadır. Rivayete göre 1800’lü yıllarda bir Alman mühendisin dikkatini çekmiş, yapılan çalışmalarla kitabelerdeki yazılar çözülerek buranın tarihi gün yüzüne çıkarılmıştır. Yapılan çalışmaların neticesinde bu eserlerin Kommagene Krallığına ait olduğu belgelenmiştir. Burada bulunan ve taşınabilen bazı eserler Adıyaman Müzesine taşınmıştır. Burası daha sonra Milli Parklar alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
Bu alanda yaklaşık 10 metre büyüklüğünde koltukta oturan heykel gövdeleri bulunmaktadır. Bunların Apollon, Mitra, Helios, Hermes, Tyche-Fortuna, Zeus, Oramasdes, Antiochos, Herakles ve Ares gibi mitolojik tanrıları temsil ettiği düşünülmektedir. Bunların iki yanında da kartal ve aslan heykelleri de bulunmaktadır.
Burası ülkemizin en büyük milli parklarından olup çevresinde Arsemina Antik Kenti, Karakuş Tepesi ve Cendere Köprüsü de bulunmaktadır. Buraya gelinince mutlaka ziyaret edilmesi gereken diğer yerlerden sayabiliriz.
Burada arabayla heykellerin tam yanına kadar ulaşamıyorsunuz. Araçlarınızı çekebilecek olduğunuz bir park yeri bulunmakta olup zirveye çıkabilmek için belirli araçlarla sizleri taşıyorlar. Zirveye yakın bir yerde araçlar sizi bırakıyor ve bundan sonrası epey uzunca yürüyeceğiniz patika yol başlıyor. Yanınızda fazla bir ağırlık taşımamaya çalışın, ayrıca yanınızda küçük bir su da bulundurmayı unutmayın. Bu arada araçlarınızı park ettiğiniz alanda bir tesis bulunmakta ve yeme içme için güzel seçenekler sunmaktadır. Ulaşmak biraz zor ama inanın yorulduğunuza değecek bir yer.
Konum
